Aslında çoğu insan kendinden, yaşadıklarından pek de memnun değildir. Zengin ya da fakir olması, güzel ya da çirkin olması, erkek ya da kadın olması pek fark etmiyor.

İstisnalar kaideyi bozmaz ama bu lafımın sonuna kadar arkasındayım. Gerçi bunu olumsuz olarak yazmadım, akılcı olursak eğer, kişisel olarak da toplumsal olarak da güzel bir şeydir itiraz etmek, eleştirmek, değişime açık olmak, bir şeyleri değiştirmek için uğraşmak...

Değişim için en kolayı insanın kendinden başlamasıdır çoğu zaman. Çoğu insan fiziksel özelliklerinden pek de memnun değildir mesela. Allah vergisi de olsa misal; burnumuzu beğenmeyiz, kaşımızı saçımızı, boyumuzu posumuzu beğenmeyiz ya da bazı huylarımızdan pek hazzetmeyiz. Benim de pek meşhur bir yerim vardır, bilen bilir de şimdi goy goy yapmayın; bir elime geçirirsem onu dümdüz etcem de bi türlü fırsat bulamıyorum djdjdjdjd.

Cesaret ister yani değişikliğe açık olmak. Kabullenen insan baştan kaybetmiştir zaten.

Çoğu kimse elinde olanla yetinmiyor daha fazlasını istiyor, belki de  sınırlarını zorlayarak. Doğal ama bu. Doğarken hamurumuza hiçbir şeyle yetinmeme genleri itina ile katılmış diye düşünürüm hep...  

Değişim isteği en devrimci eylemdir...

Yetinmeyi bilmemek ya da memnun kalmamak genelde iyidir iyi. Aslında bu duygular kökten değişimin fitilini ateşler bana göre. Büyük devrimler bu duyguyla yapılmıştır mesela. İnsan karşı çıkmalıdır, itiraz etmelidir; kendine dayatılanlara, “böyle yaşa” diye sunulan hayata, koşullara...

Kabullenmek, yetinmek insanın kişisel yolculuğunda da, ulusların kendi tarihlerinde de büyük gelişimleri, değişimleri engelleyen bir şeydir. Muhalif olmak her zaman iyidir. Daha iyiye, daha güzele ulaşmanın koşuludur. Düşünsenize herkes hem fikir, herkes düzenden memnun olsaydı ne heyecansız ne tek düze bir dünya olurdu. Böyle olursa zaten gün gelir insan da toplum da elbet patlar, kaçınılmazdır. Durup dururken bile değişiklik isteği iyidir. “Nerde hareket orda bereket” diye boşuna dememiş büyüklerimiz..

Aslında bazen, insanlar ya da toplumlar düzene, önüne sunulan koşullara direnme gücünü kendinde bulamaz. Direnmemek, kabullenmek işin en kolayıdır. Etliye sütlüye karışmamak bence çok zavallı bir insanlık halidir. Eninde sonunda olan hep bu baştan kabul edenlere olur ve maalesef an gelir en çok da üzülen onlar olur. Halbuki büyük değişimler, dönüşümler, devrimler hep bu kabullenmeme, itiraz etme, her zaman yeniyi, daha iyiyi isteme isteği ile olmuştur. Hoş her yeni iyi olacak diye bir şey de yoktur ama ‘denemek’ her zaman bir tercih sebebi olmalıdır.

Korkaklar

Çapsızlar

Cahiller ve yobazlar değişim istemezler.

Yürekli insanlar başkaldırır ve tarihi değiştirirler...

Kendinizi de, kaderinizi de, yaşadığınız toplumu da uygarlığa giden yolculuk için değiştirmekten korkmayın. Köşenize çekilmeyin. Büyük devrimler hep böyle yapıldı. Kazanılamaz denilen zaferler hep böyle kazanıldı.

Keşke çizgi filmdeki gibi iki parmağımızla “değiş tonton” dediğimizde  değişebilseydi her şey ama hayat böyle bir şey değil ki...

Bir parantez açayım.  Hatırlar mısınız Tonton ailesini?

Orijinali Barbapapa olan ve Annette Tison, Talus Taylor’ ın yarattığı bir çizgi film ailesiydi. “Hup hup hup barbatruck” “hop hop hop değiş tonton” diyerek her istedikleri şekle girebilen eliptik şekilli bir aileydi Tonton’ lar. Her problemi değişerek çözebilmeleri hepimizi kendilerine hayran bırakmıştı. Mesela çocuk yüksekten mi düşüyor  baba “hop hop hop  değiş tonton” diyerek paraşüt olup çocuğu kurtarıyordu. Mesela yorulduysa aileden biri, diğeri hemen sandalye olup dinlendiriyordu onu. Hayatımızın odağındaydılar bir zamanlar. Bu önemli meziyetlerine rağmen hep yeni arayışlar içinde olan bir aileydi onlar. Belki de bizim kuşak değişime açık olma fikrini biraz da onlardan almıştır. Küçükken ruhumuza kodlanmıştır belki de bu istek onlar tarafından; bilinmez ki..

Uzattım biraz lafı ama demem o ki; kendi hikayemizi başkalarının istediği gibi yazmasına izin vermeyelim ve en azından Tonton’ lar kadar olalım

Kendinize ve bu ülkeye bir iyilik yapın ve değiştiriverin gari, haydi.