Yeni bir haftaya başlıyoruz.
Ülkemiz deprem bölgesi,
Bugüne kadar bir çok deprem oldu, bundan sonra da olacak…
Bu aldığımız nefes, yediğimiz yemek, içtiğimiz su kadar kabul etmemiz gereken gerçek.
Bu tespiti yaptıktan sonra,
Kahramanmaraş Pazarcık’ta 7.7 ve 9 saat sonra Elbistan’ta 7.6,
Büyüklüğünde iki bağımsız depremin bugün 8’nci günündeyiz.
Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Malatya, Adana,
Diyarbakır, Kilis, Osmaniye, Elazığ,
Depremden olumsuz olarak etkilendi ve büyük yıkımlar meydana geldi.
Bu büyüklükte meydana gelen ve büyük yıkıma neden olan 17 Ağustos 1999 tarihinde Gölcük merkezli Marmara Depremi’nin üzerinden 24 yıl geçti.
O dönemin büyük afeti olarak nitelendirilen Gölcük merkezli Marmara Depremi’nde
resmi makamlara göre 18 binin üzerindeki kişi yaşamını yitirirken yaklaşık 45 bin kişi yaralandı.
Bu tarihten sonra,
Oluşacak deprem felaketlerinde yaşamını yitirenlerin yaralananların sayısının çok daha az olması için binaların çökmemesi, hasarlı olsa da ayakta kalması için planlar yapıldı, projeler üretildi.
1999 Gölcük Depremi’nden ders alınacağı öne sürülerek, yeni yapılacak binaların sağlam olması için,
Depreme hazırlık adı altında,
Zemin etüdü,
Yapı Denetim Sistemi,
Kentteki zeminlere göre binalarda yapılacak kat sayıları,
Gibi bir çok kanun çıkartıldı, yeni kurumlar kuruldu ve yönetmelikler hazırlandı.
Felaket sonrasında müdahaleler için
İl Sivil Savunma Müdürlükleri,
Kızılay gibi kurumlar AFAD adı altında birleştirildi.
Gönüllü arama kurtarma kurumları hazırlandı.
Yakın zamanında deprem geçmişimizde,
Van’da, Elazığ’da, İzmir’de, Düzce’de yaşanan büyüklükleri 5 ile 6 arasında ve tek il çevresini etkileyen depremlerde ölen kişilerin azlığıyla, yıkılan binaların fazla olmamasıyla ve arama kurtarma çalışmalarına hemen başlanmasıyla saatler geçtikçe enkazdan çıkan mucizelerle övündük.
Ders alınacağını söylediğimiz büyüklüğü 7.4 olan ve o dönemde asrın felaketi olarak doğru bir nitelendirme yapılan, Gölcük merkezli Marmara Depremi’nde,
Kocaeli, Sakarya, Yalova, İstanbul, Düzce, Bolu, Bursa, Zonguldak illerinde ölüm yıkım ve yaralılar olmuştu.
Teknoloji bugünkü kadar güçlü değildi,
İletişim araçları bu kadar yaygın değildi,
7’nin üzerindeki en son deprem 1939 yılında Erzincan’da olmuştu,
O dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Süleyman Demirel, depremin sabahında “Telefon hatları yıkılmış bölgeye ulaşamıyorum” ve o dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Bolu’dan, “Trafikte sorun var. Telefon hatları hasar gördü. Bölgeye ulaşmakta güçlük yaşıyorum. Buradan gerekli çalışmanın yapılması için talimat veriyorum” şeklinde açıklama yapmıştı.
Bu demeçler sonrasında, depremin ardından organize olan,
İl Savunma Müdürlüklerine, Kızılay’a ve askerlere destek olmak için,
Sivil Toplum Kuruluşları organize olarak çalışmaya başladı.
1999 Gölcük Depremi Sivil Toplum Kuruluşlarının ve illerdeki yazılı basının, radyoların televizyonların öne çıkıp özveriyle çalıştığı, dayanışmanın tavan yaptığı bir deprem olarak tarihte yerine aldı.
Yuvacık Barajı’nın sağladığı suyun tüm kentte merkezlerde kullanılacak şekilde olması,
İzmit merkezde Doğalgaz hattında zarar olmaması ve elektrik şebekesinde yapılan çalışmalar sonrasında üçüncü gün kontrollü enerji verilmesi, kentimizin depremin olumsuzluğundaki o baskıyı üzerinden atmasını sağladı.
Ne yapabilirim? Birlikte ne yapabiliriz? Sorularına yanıt aramaya başlandı.
STK’lar ve gönüllüler çalışarak,
İllerdeki, ilçelerdeki, beldelerdeki, mahallelerdeki ve köylerdeki arama kurtarma çalışmalarında ekiplerle yetkililerine yardım etti.
Gelen yardımların bölgedeki herkese adaletli bir şekilde ulaşması için gayret gösterdi.
Çadır kentlerin oluşmasında, koordinasyonunda ve yönetilmesinde,
Prefabriklerin kurulmasında ve yönetiminde görev üstlendi.
Yani “Kendi sorunlarının çözümünü en iyi o sorunu yaşayanlar bilir” anlayışıyla yapılan görev bir çok sorunun yanıtının verilmesini sağladı.
24 yıl sonra Kahramanmaraş merkezli deprem,
Bilim insanlarının da işaret ettiği gibi büyüklüğü ve yıkım gücü 1939 Erzincan depremi sonrasında ikinci büyük deprem olarak kayıtlara geçti.
Yıkımın etkilediği il sayısı 11,
Yıkılan bina sayısı 6 bin 444,
11 bin 302 binamız yıkıldı ihbarı geldi,
Hasar tespit ekipleri tarafından 171 882 bina incelendi.
29 921 binada 120 940 bağımsız bölümün yıkık, acil yıkılacak ya da ağır hasarlı olduğunun belirlendiğini Çevre Şehircilik ve İklim Bakanı Murat Kurum tarafından açıklandı.
Depremde doğrudan etkilenen nüfus 13 ile 15 milyon arasında olarak dile getirildi.
Değerli okurlar,
Bire bir yaşadığım Gölcük merkezli Marmara Depremi ile Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen iki bağımsız depremi yaşamış bölgedeki gazeteci arkadaşlarımdan aldığım bilgi ve tarafsız yayın yapan yaygın medyadan izlediğim ve okuduğum kadarıyla iki felaketin analizini yaptığımda,
Bugünkü teknolojiye karşın tam donanımlı arama kurtarma ekipleri yıkılan binalara zamanında gitmemiştir.
İletişim çağına karşın deprem bölgesinde iletişim ve internet sorun olmuştur.
Gerek ekiplerin yönlendirilmesinde gerekse iş makinalarının dağıtılmasında koordinasyon sorunu oluşmuştur.
Olumsuz hava koşulları ve deprem nedeniyle karayollarında ulaşım sorunu yaşanmıştır.
Bilim insanların burası uygun değil denmesine karşın yapılan Hatay Havaalanı’nın hasar görmesi ve bir hafta kullanılamaması nedeniyle arama kurtarma ekiplerinin burayı kullanamaması sorun oluşturmuştur.
Kurulan çadır kentlerde seyyar tuvaletlerin yeterli olmadığı bölgeden gelen en büyük sorun olarak karşımızda ne yazık ki yer alıyor.
Deprem Bölgesi’nden hırsızlık ve yağmalama haberlerinin ortada dolaşması biz ülke olarak bu noktaya nasıl geldik? Sorusunu net bir şekilde karşımıza çıkartıyor.
Deprem ülkesinde 24 yıl önce yaşadığımız depremden ders almadan aynı sorunları yaşayarak, depreme hazırlanmadan enkazda yapılan arama ve kurtarma çalışmalarının eksikliği konuşuyoruz.
En önemli konu ise sorunun olduğu yerde insiyatif kullanmak ve soruna müdahale etmek yerine, AFAD üzerinden çalışmaların koordine edilmesi oldukça düşündürücü olarak karşımıza çıktı.
30 bine yakın yurttaşımızın yaşamını yitirdiği ve sayının ne yazık ki giderek arttığı deprem bölgesinde acı çok büyük yüreğimiz yanıyor, barınma, yiyecek, ısınma, ilaç, çocuk maması, çocuk bezi, kadınlara yönelik hijyen malzemeleri gibi sorunlar dağ gibi karşımızda duruyor.
İşin özüne yönelik net bir soru…
24 yılda depreme hazırlıklı olma konusunda bir arpa boyu ilerledik mi?
Bu sorunun yanıtı size ait…