Malum seçimden kalem tutasım gelmedi ama artık zamanıdır dedim. Biliyorsunuz, muhalefetin dilinde bitmek bilmeyen bir değişim kelimesi var. Ben de yeni modaya uyum sağladım ve adresi değiştirdim. Yeni adres 7x24 Kocaeli…

SIKI TUTUNUN DÜŞMEYİN! UÇUYORUZ

Türkiye yüzyılı başladı sıkı tutunun böyle devam edeceğe de benziyor, önümüzde bizi bekleyen çok çok zor bir beş sene var. Henüz ilk safhasındayız.

Neden henüz ilk safhasındayız? Çünkü çok değil sekiz ay sonra yerel seçimler yapılacağı için zamları insaflı yapıyorlar. Şimdi diyeceksiniz ki bu mu insaf! Evet bu insaf. Yerel seçimlerden sonra önlerinde hiçbir seçim korkusu kalmayacağı çok uzun bir dönem geliyor. Asıl Türkiye ekonomisinin geleceği türbülans, yüksek enflasyon, aşırı derecede işsizlik, döviz kurlarının patlaması yerel seçimlerden sonra olacak.

Kamu bütçesini düzeltebilmek için doğalgaza ve petrole zam yapmak 70’li ve 80’li yıllardan kalma bir taktiktir. Bunun için dahi olmaya veya Mehmet Şimşek olmaya gerek yok. Bunun için yapmanız gereken halkın üstünde tepinmeniz ve kamu israfını kısmayarak yatırımların yönünü değiştirmek, ülkenin önünü açacak hamleler yapmak, yeni bir gelişim modeli geliştirmek gibi bir sürece kafa yormaktansa kolayca enerji fiyatlarını arttırırsınız. Böylece her şeyin fiyatı artmış olur ve dolaylı olarak vergi artırımı yapmış olursunuz. Ama bu bir kısır döngüdür. Bu süreçte enflasyon artar, sizin topladığınız vergiler hiçbir işe yaramaz, sorunu çözmez, sorunu öteler.

Evet, döviz artışını da durdurmaları artık imkânsız. Çünkü Erdoğan’ı ve  dahi ekonomisti Nebati’yi, onun öncesinde de  bir başka dahi olan damadı başarılı gösterebilmek için elde avuçta ne kadar döviz varsa swap anlaşmalarında tamamını bozdurdular yetmedi, Arap ülkelerinden buldukları dövizleri de piyasaya sürdüler. O da yetmedi bir de Rusya’ya hatır borcu yazıp Gazprom’daki ödemeleri erteleterek seçim kazandılar. Artık bu kartlar da yok. Yani büyük bir çıkmazla karşı karşıyalar. Birbirlerine tur bindirircesine kapı kapı geziyorlar. Önce ekonomi kurmayları geziyor, ikna edemiyor, nabız yokluyor, fotoğrafı görüyor ardından farklı bir teklifle Erdoğan gidiyor.

Erdoğan nereye gidiyor?

Arap prenslerinin ve krallarının, maliye bakanlarının kapılarını aşındırıyor. Neden? Çok basit. Çünkü paraları yok, hazine çökmüş durumda,  ülke tamamen iflasın eşiğine sürüklenmiş durumda ve normal şartlarda  sağlıklı bir ülke gibi para bulmaları da imkansıza yakın. Dünyanın en yüksek faiziyle borçlanan devletlerden bir tanesi Türkiye. Yani tefeci faiziyle borçlanan bir ülke.

Bu Kısır Döngüden Kurtulmak Mümkün mü?

Bu kısır döngüden çıkma olanağı fazla olmadığı için hükümet şöyle yapıyor: Hükümet ev sahibine diyor ki kirayı yüzde 25’ten fazla artıramazsın. Peki, hükümet devlet olarak neden yüzde 100 veya yüzde 200 zam yapıyor? Madem bunun bir karşılığı var hükümet de yüzde 25’ten fazla zam yapmasın. Şöyle bakın: Kur korumalı mevduattan çıkış var mı? Yok! Yani çok parası olanın faiz üstüne döviz girdisi garantisiyle parayla para kazandığı bir devrede miyiz? Evet. Peki, beşli çeteye yapılan ödenekler için “Ya bu insafsızlık! Neden dolarla yapılmış bu antlaşmalar? Durduğunuz yerde kârınızı katlıyorsunuz, şunu Türk Lirasına çevirelim sizlerin de artışlarını ev sahipleri gibi yüzde 25 yapalım” diyen var mı? O da yok! Özetle gerçekten son kuruşuna kadar iflas etmiş bir yönetim var. Daha kötüsü beş sene daha önlerinde seçim yok. Yerel seçime kadar dengeli frenli gidecekler. Bakın bu dengeli frenli gidişleri[D1] . Yerel seçimden sonra zam konusunda gaza yüklenecekler. Öyle bir evreye girecekler çünkü yerel seçimden sonra yaklaşık en az 4 sene 3 ay gibi seçimsiz bir dönem olacak önlerinde. Nasıl olsa son birkaç ay şöyle birkaç tane ulufe, kadro ve borç  dağıttıkları zaman yüzde 52’yi bulabiliyorlar. O zaman yapılması gereken şey ne? Yerel seçim bariyerini aştıktan sonra zamları yağdırarak ekonomiyi kısmen dengeli bir hale getirmek.

Muhalefet Ne Yapıyor?

Muhalefet safları darmadağın olmuş durumda. “Evet korkunç bir çöküş var ama muhalefet gibi bir alternatif var. Muhalefet birbirine kenetlenmiş, dersine çalışmış bir şekilde bir yerde bekliyor ve onlarla birlikte ülkeyi bu durumdan çıkaracağımız bir oyun planı var kafamızda” diyemiyoruz. Muhalefetin durumu da içler acısı. Şahsi emellerini ön plana çıkarmış aktörlerin gasp ettiği bir muhalif cephe var. Muhalif cephe de kitlelere umut veremiyor.

Muhalefet Farklı Bahanelerin Prim Yapmasına İzin Veriyor

Depreme bahane bulan bir kesim var mesela. Deprem olmasaydı bu çöküş olmayacaktı diyenler … Hayır olacaktı. Depremle birlikte Türkiye’ye bir sürü para girdi. Yaptıkları konutları depremzedelere satacaksınız. Altyapı için de dışarıdan para yağdı Türkiye’ye.

Başka bir bahane de Ukrayna Savaşı. Hayır! Ukrayna Savaşından kâr etti Türkiye. Türkiye Rusya’ya ambargo uygulamadı. Ukrayna savaşından Türkiye neden etkilensin? Tahılını alıyorsunuz, ayçiçeğini alıyorsunuz, ayçiçek yağını alıyorsunuz. Rusya’nın dünyaya açılan kapısı olmuşsunuz, rakiplerinizin enerji fiyatları kat be kat artarken Türkiye Rusya’dan doğalgaz sevkiyatına devam ediyor. Batı ülkeleri, Avrupa bütün muslukları kapattı. Yüzde 25-30 arası fiyat farkı ödeyerek enerjiyi Katar’dan, Nijer’den, Nijerya’dan satın alıyor, Türkiye’nin enerji sevkiyatı Rusya üzerinden devam ediyor. Üstelik Rusya’nın nakit akışı da Türkiye üstüne dönmüş durumda. Çünkü uluslararası swiftlerden atılmış durumda. Rus firmalarının tamamı paralarını Türkiye’ye getirip ödemeleri Türkiye üstünden Türk firmasıymış gibi yapmak zorundalar. Oradan da kâr etti.

Pandemi dediğinizin üstünden zaten yıllar geçti. Yani bunların tamamı hikayeden kamuflajlar. Erdoğan’ın iktidarı çökecekti, bu gümbür gümbür gelen bir çöküştü. Ama yok Gabar’dan petrol çıktı koy traktörüne git vs hikayelerine halk tekrar inandı ve desteği verdi. Şimdi de dış güçler,  deprem vs hikayeleri okuyorlar.

Ülkenin en iyi ekonomistleri Temmuz ayı enflasyonu için Türkiye Cumhuriyeti’nin görmüş göreceği en yüksek enflasyon artışı olabileceğini söylüyorlar. Bununla birlikte bir çıkış yolu olmayan, toparlanamayan muhalefete baktığımda da inanın çok karamsar bir fotoğrafla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.